top of page
Yazarın fotoğrafıesra duygu

Müze Ziyaretleri: 2. Hızınızı Geliştirmek

Bir müzede dolaşırken karşılaşacağınız sorunların çoğu, kişinin kendisinden kaynaklanır. Koleksiyonların ya da buluntuların en önemli parçalarını gözden kaçırmaktan, vakit ayıramamaktan hatta yeterli dikkati gösterememekten endişelenebilirsiniz. Tanınmış bir sanatçının ismini ya da eserlerini gördüğünüzde heyecanlanabilirsiniz. Sizi etkileyen şeyin resmin ya da sanatçının şöhreti mi yoksa tamamen eserin kendisi mi olduğu ikilemine düşebilirsiniz. Salonlarda dolaşırken tüm eserleri görmeyi isteyebilirsiniz. Düşündükleriniz, hissettikleriniz, arzularınız gayet normal. Bunlar yoğunluğu değişse de hemen hemen herkesin başından geçen evreler.
Met Museum, Charles Maurice de Talleyrand Périgord (1754–1838), Prince de Bénévent

Bakma ile ilgili genel olarak düşünüldüğünde, bir yere ilk kez gidiyorsak her şeye en az bir kez göz atma isteği duyarız. Bu durum müzeler için de geçerli. Özellikle tekrar gitme imkanımızın zor olduğu, şehir dışında hatta ülke dışında olan yerlerde her bölümü, her parçayı hemencecik görmek isteriz. Ancak şunu unutmamalısınız. Gittiğiniz yerlerde çok büyük bir ihtimalle, tüm eserleri hakkını vererek gezmeniz pek mümkün olmayacaktır. Bunun tek nedeni koleksiyonların binlerce parçadan oluşuyor olması ve bizim tüm bu geziye ayıracak vaktimizin kısıtlı olması. (Turist olduğumuzu varsayarak konuşuyorum) Bu yüzden her parçayı görme eğilimimizle yüzleşip bunu biraz olsun dizginlemek zorundayız.


Bir müze ziyareti yaparken, başlarda gördüğünüz nesnelerin ilerleyen kısımlarda göreceklerinizden çok daha büyük bir etki yarattığına dair genel geçer bir söylem vardır. Buna azalan tepki diyoruz. Azalan tepki oranı, kişiden kişiye ya da müzeden müzeye değişebilir. Ziyaretinizin, sizi en çok etkileyen kısmı doruk noktasıdır ve bu aşamadan sonra görecekleriniz daha az dikkatinizi çekmeye başlayacak, yavaş yavaş yorulduğunuzu hissedeceksiniz ve belki de sıkılacaksınız. Bu durumda yapabileceğiniz pek bir şey yok açıkçası. Ama size bireysel olarak tavsiyem; tepki verme kapasiteniz tükendiğinde, hiçbir şey hissetmeseniz bile her kısmı en azından bir kez gördüğünüzden emin olmak için kalan bölümleri hızlıca yürüyerek geçmeniz. Bu size o salonda neler olduğuna dair genel bir bakış sunacaktır. Ayrıca şunu da unutmamalısınız, gezinizin sonunda bir sınava girmeyeceksiniz. Müzede bazı muhteşem eserleri görmüş ve beyninize silinmez bir şekilde anılar kaydetmişseniz, (hangi resmi hangi sanatçının yaptığını hatırlamasanız bile) ziyaretiniz başarılı olmuş demektir.


Bazı insanlar, müze ziyaretleri için kendilerine keyfi bir zaman sınırı koyarlar. Bazıları iki hatta üç saat aktif bir şekilde geziden keyif alabilirken bazıları ise yarım saat sonra yorulur. Tüm kapalı mekanlar için genelleme yaparak konuşuyorum: Buralarda geçireceğiniz zaman, nerede olduğunuza, ne gördüğünüze, ruh halinize ve birçok tanımlanamayan etkene göre değişiklik gösterir. Ama yine de siz kendinizi tanıyorsunuz, kendi sınırınızı biliyorsunuz. Gideceğiniz müzeye, büyüklüğüne ve kendi durumunuza göre bir zaman sınırı koyabilirsiniz.


Çoğu galeri veya müzede birkaç dakika mola verip dinlenmeniz için koltuklar bulunur. Bunlar tamamen ziyaretçilerin rahatı göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Ayaklarınızın ağrıdığını veya zihninizin bir sürü görüntüyle dolup taştığını düşündüğünüz anda yapılabilecek en iyi şey biraz hız değişikliğidir. Oturup dinlenebilirsiniz. Hatta bazı koltukları bilerek keyif alacağınızı düşündükleri sanat eserlerinin karşılarına koyuyorlar ki, ziyaretçiler dinlenirken bile keyif alabilsinler.


Gittiğiniz müze çok büyükse, yeni bir bölümü ya da özel bir sergiyi görecekseniz taptaze bir ruh hali ile ziyarete devam etmek faydalı olabilir. Bunun için daha uzun molaları, örneğin öğle yemeği ya da kafeteryada bir fincan kahveyi deneyebilirsiniz.

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page